Devrimci Kamuoyuna ve Halklarımıza Duyurulur..
DEVRİMCİ KARARGAH DEVRİMCİ SOL’LA ARTIK DAHA GÜÇLÜ!.
Yoldaşlar,
Devrimci Sol, artık bir Devrimci Karargah bileşeni olma kararı almıştır.
Devrimci Sol’un bu kararı, dağınıklığı ve eylemsizliği statüko haline getiren Türkiye Devrimci Hareketinin bugününe bir müdahaledir.
Devrimci Sol’un bu kararı Türkiye sosyalizminin birleşme ve ayrılık kültürüne bir müdahaledir.
Türkiye Devrimci Hareketi 80’den beri ciddi bir kriz içindedir. 80’lerin sonlarında yaşanan kısmi iyileşme süreci 90’ların başında kesilmiş, dünyada sosyalizmin darbe almasıyla oluşan ideolojik ve siyasal çöküntü örgütsel karşılığını da bulmuş ve Türkiye devrimci hareketi her gün kendi krizini ve bayağılaşmasını üreten bir döngüye girmiştir. Sürecin karakterinin bu tür şekillenmesinde başka bazı girişimlerin yanı sıra özellikle kent devrimci hareketinin en diri kesimini oluşturan Devrimci Sol güçlerin öncü kadrolarının karşı devrim tarafından imhasıyla ağır bir şekilde darbe alması ve ardından bu yapının kendi iç krizi sonrasında derin zaaflara uğraması önemli bir moment oluşturmuştur. Önder yoldaş Bedri Yağan’ın ve diğer öncü kadroların şehit olmasıyla ayrıca darbelenen Devrimci Sol yapısı, devrimci mücadelenin düşük konjonktürünün de etkisiyle Türkiye devrimci hareketinin, ayrıcalıksız herkesi içine alan eylemsiz, yenik, tüketici ve dağınık statükosunun bir parçası olmaktan uzun süre kendini kurtaramamıştır. Devrimci Sol, bu yenilgi yıllarında dünya ve Türkiye devrimci hareketinde ortaya çıkan yeni durumları değerlendirip mücadeleye eleştirel yeni bakışlar geliştirirken, kendi tarihiyle ilgili özeleştirel bir tutum almaktan çekinmemiştir. Ancak bu özeleştiri ve yeni siyasal mülahazalar, 70’lerin militan mücadele çizgisini sürdüren pek çok siyasal yapının aksine, devrimci mücadelemizin atak ve iradi tarzlarını mahkum eden, onu karşı devrimin hoşgörüsü sınırlarına mahkum eden, ideolojik ve siyasal zeminde sistemin dekoratif bir parçası olmayı benimseyen teslimiyetçi ve liberal çizgiye vardırılmasını özellikle reddeden bir tutum içinde gelişmiştir. Türkiyeli savaşkan sosyalizm tarihinin yanı sıra kendi güçlü özel mücadele tarihi ve şehitlerinin yüksek devrimci çizgisi, statüko sosyalizminin, bütün zaaf ve zayıflıklarına karşın Devrimci Sol’u ruhen asla teslim alamamasını sağlamıştır
Devrimci Sol, kendi militan tarihine ve mücadele anlayışına bağlı kalarak Türkiye sosyalizmindeki asıl ayrımın bütün bölükleriyle bir ve aynı statüko partisiyle devrimci öncü irade güçleri arasında olduğunu belgeleyen bir konum almış ve bugüne kadar bu konumunu sürdürmüştür. Devrimci Sol’un bu tutumu Türkiye solundaki ayrılıkların ana karakterinin “ideolojik” vb.. sınıf zeminli modern ayrılıklar olmasından ziyade sisteme karşı tavır geliştirmedeki “devrimci” ve “düzeniçi” eğilimler arasındaki tarihsel ve yapısal ayrılıklar olduğunu göstermiştir.
Türkiye devrimci hareketinin bu tarihsel ve yapısal ayrılık temeli aynı zamanda devrimci birlik zeminin de tanımını vermektedir. Nasıl düzen içi eğilimler ayrı örgütsel durumlarına rağmen bir ve aynı statüko partisi oluşturuyorsa devrimci çizgilerde bir ve aynı düzen karşıtı devrim partisini oluşturmak ama sistemin karşı devrimci egemenliğini alt edebilmek adına bunu örgütsel birleşikliğe taşımak, merkezi ve tekci bir organik bütünlüğe ulaştırmak zorundadırlar. İşte Devrimci Sol bu anlayıştan hareketle kendisiyle aynı paralelde düşünen ve davranan yapılarla harmanlanma arayışlarını sürdürerek kendisiyle benzeri süreçleri yaşayan bileşenlerden oluşan Devrimci Karargah yapısı içinde onlarla yoldaşlaşmayı, sentezleşmeyi gündemine almıştır.
Devrimci Sol bu örgütsel eylemiyle Türkiye devrimci hareketini karşı devrim karşısında derin zaaflara uğratan, Türkiye sosyalizminin olumlu devrimci gelenekleri, tarih ve kültürleri arasındaki kopukluğun giderilmesi yolunda Türkiye devrimci hareketine olumlu bir örnek sunmaktadır.
Türkiye sosyalizminin tarihi iki ana damardan, bu damarların sosyalist mücadelede yarattıkları gelenek ve kültür tarihinden oluşmaktadır. Bunlardan birincisi Bolşevik devriminin etkisiyle özellikle İstanbul proletaryası eliyle oluşturulan örgütsel ifadesini TKP’de bulan klasik komünist gelenek, bir diğeri ise Türkiye’nin tarihsel ve sosyal özgünlüğünün bir ürünü olan özellikle aydın gençlik eylemciliğinin 60’larla sosyalistleşmesinin yarattığı devrimci gelenektir. Birincisi her şeyi sınıfın kendiliğinden eylemine bağlayan ve bu yüzden zaman içinde iyice oturganlaşan, marksizmin lafzını ruhunun önüne geçiren teorik ortodoksiyi oluştururken, diğeri, siyasal enerjisiyle giderek kendi eylemini sınıfın yerine ikame etmeye yönelen aşırı voluntarist, pratikçi tarzını ideolojileştiren yeni kuşak sosyalizmi olarak sosyalist tarihimizde yerini almıştır. Birincisi, diğerinin yenilgili tarihi üzerinden kendi teorik ortodoksisini pratik ve iradi varoluşu reddeden bir düzeniçi sosyalizm anlayışına vardırırken, ikincisi, diğerinin düzen içi konumuna kılıf ettiği teorik söylemi üzerinden Marksizm’in ana teorik referanslarını reddeden proletarya dışı bir devrimci çizgi durumuna düşmüştür. Türkiye devriminin gelenekler ve tarihler arası kopukluğunu gidermek ve geçmiş zaafları aşmak için yeni bir devrimci dizilişin gerekli olduğu ve bunun devrimci mirasımızın olumlu ve doğru yanlarının sentezleri üzerine yükseleceği açıktır.
Devrimci Karargah devrimci tarihimizin değişik damarlarından gelen yapıların kendi geleneklerine yönelik yaptıkları bu tür özeleştiriler zemininde oluşmaktadır. Devrimci Karargah bünyesindeki geleneksel soldan gelen bileşenler Marksist teorik referanslara ve sınıf gerçeğine daha yakın duruşlarını bir lafız olmaktan çıkartarak bunu doğrudan burjuva devlete karşı bir savaşım düzeyine çıkaran bir pratik durum haline getirme çabalarıyla Devrimci Karargah içinde bulunurken, şimdi Devrimci Sol, yoğun bir pratik tarihi ve mücadele çizgisini sınıfsız devrimciliğin otokritiği üzerinden Türkiyeli bir Leninci Marksizm’in aynı zamanda teorik yeniden üretimine de yöneltmiş olmaktadır.
Devrimci Sol bu hamlesiyle sadece kendi evrimindeki ve Türkiye devrimci hareketindeki bir örgütsel düzey sıçraması yapmamaktadır, aynı zamanda en önde gelen temsilcilerinden olduğu 60 sonrası devrimci geleneğin birinci olarak devrimi daha ziyade öncünün askeri mücadeleye indirgenmiş bir pratik faaliyeti olarak gören ve örgütleyen taktik çizgisine devrimde proleter öncülüklü bir kentli siyasal başkaldırıyı başat kılan bir düzeltme yapmaktadır. İkinci olarak ise, içinden geldiği devrimci geleneğin bütün eylemcil duruşuna karşın özellikle ulusal sorunda devletçi bir yaklaşımdan kendini kurtaramayan ideolojik ve siyasal duruşuna bir otokritik getirerek Kürt halkının özellikle Kürt Özgürlük Hareketinin önderliğinde geliştirdiği anti sömürgeci halk kurtuluş mücadelesini onaylayan ve bu mücadelenin yanında olmayı kendi proleter öncülüklü anti-oligarşik halk devrimciliğinin vazgeçilmez bir taktik öğesi kılan bir düzeltme yapmaktadır. Böylece bu iki değerlendirmenin mantık ve esas sonucu itibariyle ve üçüncü olarak, devrimci mücadelemizin bugünkü aşaması itibariyle artık tümüyle küçükburjuva sosyalizmine ait olan halkçı devrim perspektifi yerini proleter devrimciliğin teorik ve pratik perspektifleri almış bulunmaktadır.
Devrimci tarihimizin iki ana geleneğinden gelen bu yapıların kendi içlerinde yaptıkları teorik ve fiili otokritikler sonrasında geliştirdikleri bu beraberlik, mücadelenin ihtiyacı olan temel ideolojik, örgütsel ve strateji hamlesinin, küçük burjuva devrim çizgilerinin ısrarla vurguladıkları gibi tarihimizin bu iki devrimci damarı arasındaki bir kopuşma değil, aksine bu iki devrimci çizginin devrimci değerleri arasında bir buluşma, bir sentez olduğunun kritik bir denemesidir. Devrimci Sol’un bu örgütsel hamlesi, bu haliyle sadece kendi tarihlerini ilgilendiren özel bir düzey oluşturmamakta, bunun yanı sıra devrimci tarihimizin gelenekleri arasında bir sentezi öngören stratejik yenilenmenin bir prototipini yaratmanın tarihsel anlamını da taşımaktadır. Bu haliyle bu birleşme hamlesi, Türkiye devrimci hareketinde az da olsa daha önceleri de gördüğümüz başka başarılı birlik momentlerine nazaran bu tür bir özgünlük de taşımaktadır. Özellikle statüko sosyalizminden rahatsız olan, bu siyasal düzeyin aşılması için istekli ve inançlı devrimci kamuoyunun devrimci hareketlerin gelenekleri arasındaki bu organik buluşma momentini destekleyerek büyütmeleri, devrimciliğin yeni dönem dizilişi açısından dirimsel bir siyasal değer taşıyacaktır.
Yoldaşlar,
Devrimci Sol’un bu örgütsel hamlesi aynı zamanda devrimci tarihimizin kanayan yarası sol içi çatışmalara da bir müdahaledir. Devrimci Sol, küçük burjuva devrimciliğinin açmazları üzerine Bedri Yağan yoldaşla başlayan arayışlarının, ne yazık ki kanlı bir kardeş kavgasına dönmesini engelleyememiş, her ne kadar kendini savunma pozisyonunda tutmaya çalışsa da bu kanlı çatışmanın bir tarafı olma konumundan kendini kurtaramamıştır. Yoğun emek ve şahadetler pahasına yaratılan devrimci birikimlerin kendi tıkanıklık momentlerini bir tür iktidar kavgasıyla aşmaya çalışmaları solumuzun bir eğilimi durumundadır. Devrimimizin küçük burjuva küçük mülkiyetçi yapısınca tetiklenen bu tür grup mülkiyeti eğilimleri, bu özel siyasal alanı yaratan emek sahiplerince ne kadar meşru görülürse görülsün, devrimin kendi sorunlarını aşma tarzına uygun düşmemektedir. Devrimci Sol, her ne kadar sonradan parçalanan tarihinde doğrudan ve organik emek sahibi ise de bundan böyle bu tarihin ve özellikle onun güncel pratik değeri üzerinde bir hesaplaşmanın sol içi çatışmanın bir gerekçesi kılınmasını şiddetle reddetmektedir. Devrimci hareketin sol içi ayrımlarda esas çözüm yöntemi olarak benimsediği “ilkelerde savaş, devrimci kardeşlik” düsturu, Devrimci Sol tarihin organik temsilcileri tarafından bundan böyle de esas alınacaktır. Bu bağlamda; Devrimci Sol, kendi tarihiyle bütünleşmiş örgütsel künyesinin, bundan böyle aynı tarihle ortaklaştığı DHKP-C’yle bir mülkiyet hesaplaşmasına konu olmasına son vermek üzere bu künyeyi genelde devrimci hareketin uzun, özelde Devrimci Karargah’ın kısa tarihine devretmektedir. Devrimci Sol’un uzun ve zorlu mücadelelerle dolu geçmişinde kayıplarının acıları hala sıcak yoldaşlarının DHKP-C’yle ortaklaştığı anıları, bütün diğer devrim şehitlerimiz gibi bundan böyle Türkiye devrimci hareketinin tarihine mal olmaları dolayımıyla Devrimci Karagah’ın da en derin saygıyla selamladığı ve benimsediği devrim değerleri olacaktır. Devrimci Sol’un sadece kendi özel tarihine ait değerler ise, başta Bedri Yağan yoldaş olmak üzere tüm şehitlerimiz artık Devrimci Karargah’ın devrimci eylemine yol gösteren özel öncüler olmaları dolayımıyla Türkiye devrimci hareketinin tarihine ait olmaktadırlar.
Yoldaşlar,
Devrimci mücadelemizin 80’den itibaren iyice açığa çıkan, ama köklerini devrimci hareketimizin yapılanmasında taşıyan krizine ilişkin stratejik müdahale sürecinin bu özel hamlesi, emperyalizmin bütün boyutlarıyla tarihinin en derin krizlerinden birini yaşadığı bir döneme denk gelmiştir. Uluslararası emperyalist dünya, birikim fazlası krizini çözmek üzere, uluslar arası finans kapital merkezlerinin kendi iç rekabetini de az çok kontrol altına almalarına bağlı olarak gündemdeki yeniden paylaşım sürecini, özellikle doğulu emekçi halkların yeniden sömürgeleştirilmesi temelinde çözmeyi planlamaktadırlar. Krizin çözümü için gerekli olan yeni pazarların stabilize edilmesi ve enerji kaynaklarının doğrudan ele geçirilmesine dayalı emperyal stratejinin esas uygulama alanı, ülkemizin de tam ortasında olduğu ve yeni emperyalist stratejinin Büyük Ortadoğu adını verdiği bölgedir. Bugünkü veriler itibariyle tarihin akışının artık çok açık bir şekilde görüldüğü üzere, gelecek yüzyıllara şekil verecek, emekçi halkların uluslararası emperyalist-kapitalist sisteme köle olma ya da ondan kurtulma sürecinin stratejik hesaplaşması bu bölgede, hem de artık çok da uzun olmayacak bir gelecekte yaşanacaktır. Bölgemizde emperyalizmin dayattığı köleleştirme sürecine karşı direniş sadece siyasal İslam ve Kürt özgürlük hareketi tarafından yürütülmektedir. Sahip olduğu güçlü sınıf dinamikleri ve yoğun devrimci tarih ve tecrübesi itibariyle bu direniş hattında çok önemli ve tarihi işleve sahip olabilecek Türkiye sosyalizmi ise, kendi siyasal değerinin çok altında, ancak Kürt özgürlük hareketinin ısrarlı zorlamalarıyla giriştiği kimi kurumsal çalışmalar dışında bir değer gösterememektedir. Devrimimizin içinde bulunduğu krize ilişkin doğru çözümlemeler getiremeyiş, kendini bir yanıyla emperyal ideolojik hegemonyanın bir alt başlığı olarak özellikle devrimci mücadelenin teorik ve pratik değerlerine karşı geliştirdiği inkarcı liberal sol yaklaşımla, diğer yanıyla yeniden paylaşım alanında olma hasebiyle yerel burjuvaların kendi paylarına sahip çıkma ve büyütme eğilimlerinin bir alt başlığı olarak gelişen ulusalcı sol ideolojik ve politik duruşla iyice kirlenmiş ve kilitlenmiş durumdadır.
Devrimci Sol’un varlığıyla güçlenen Devrimci Karargah, liberal ve ulusalcı sol açmazlara karşı, emekçi halklarımızın devrimci sosyalizm alternatifini yaratma çabasıdır. Bu çaba devrimci mücadelenin ideolojik, siyasal ve örgütsel birliğini en üst düzeyde pekiştirme süreci olarak kesintisiz bir şekilde gelişerek ve genişleyerek sürdürülecektir.
Yoldaşlar,
Statüko sosyalizmi tarafından kirletilen ve kilitlenen devrimsizlik sürecinin aşılması, tarihimizin ve geleneklerimizin tüm devrimci değerleri arasında bir buluşma, harmanlanma ve sentez sürecidir. Ancak bu süreç, onu bir tür bürokratik düzenleme durumuna düşürecek tekil bir örgütsel hamle olarak değil, gündemdeki stratejik savaşa hazırlanma, yeni siperler kazma ve siperlerdeki yerlerimizi alma pratiği olarak da görülmelidir.
Devrimci Sol’un varlığıyla güçlenen Devrimci Karargah, proletaryanın öncülüğünde, antiemperyalist, anti oligarşik, anti sömürgeci devrimci mücadelemizi, başta metropoller olmak üzere tüm Türkiye sahasında yükseltmek için, PKK önderlikli Kürt özgürlük hareketiyle yoldaş olmayı sadece enternasyonalist bir tutum olarak değil, bunu aynı zamanda kendi devrimimizin de bir gereği olarak pratikleştirmek için siper yoldaşlığına çağrının yenilenmesidir.
YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!
YAŞASIN DEVRİMCİ KARARGAH!
YAŞASIN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN DEVRİMLERİ!