Devrimci Karargah 18 nolu Bildiri

AKP’nin YENİ PROVOKASYONLARI ve HAREKETİMİZE YÖNELİMİ

Erdoğan medyasından Sabah gazetesi bazı fotoğraflar eşliğinde Devrimci Karargâh hakkında bir haber dizisi yayınladı.

Daha önce Erdoğan mahkemelerinde de kanıt olarak kullanılan MİT raporunun yeniden piyasaya sürülmesinden öte hiçbir bir içerik taşımayan bu haber dizisi, uluslararası ve bölgesel ilişkilerde ağır bir tecrit sürecine giren AKP’nin, verili siyasal süreçte iktidarını koruma telaşının bir yansımasıdır.

AKP gericiliği ordu, adalet gibi Kemalist iktidar odaklarını sindirdikten sonra kendisine yönelik siyasal tehdidin Kürt özgürlükçülüğünden ve Gezi direnişiyle gücünü görerek öz güvenini kazanan devrimci demokrat kitle etkinliğinden geleceğini biliyor. 

Bu iki gücün devrimci demokrat hedeflerde yan yana gelmesinde kendi siyasal ölümünü görüyor. Bu nedenle bir taraftan her iki gücü kendi içlerinde etkisiz bırakma uğraşısında bulunurken diğer taraftan Kürdistan ve Türkiye devrimlerinin siper yoldaşlığında ileri hamlelerin taşıyıcısı olmuş Hareketimiz AKP gericiliğinin daimi hedefi oluyor.

Bu temelde, barış sürecine bütün gönlünü yatırmış Kürt halkının özgürlükçü potansiyelini oyalamacı taktiklerle söndürmeye çalışırken özgürlük cü Kürt örgütlenmesinde kendi lehine siyasal çatlaklar yaratmaya çabalıyor.

Keza bu temelde, Gezi direnişiyle öne çıkan aydın, sanatçı, çalışan ve öğrenci kadrolarının üzerine tümüyle keyfileştirdiği kendi hukuk çerçevesi üzerinden yürüyor. Soruşturmalar, işten atmalar, cezai uygulamalarla Gezi direnişinin açığa çıkardığı potansiyeli sindirmeye çalışıyor.

Ancak ne yazık ki görülüyor ki, Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi, Haziran kabarışını örgütlemek ve ileri götürmek gücünü gösterememektedir. Gösteremiyor, çünkü Haziran kabarışı Türkiye sosyalist hareketinin verili örgütsel yapılarını aşarak gelmiştir ve bu yapıları özellikle 90’dan beri sürdürdükleri oportünist, yasalcı ve statüko içre örgüt ve politika tarzlarını yapısal ve siyasal özeleştirilere mahkum etmiştir. Türkiye sosyalist hareketlerinin önderliklerinin yetersizliği, direniş sonrasında “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deyip herşeyi eskisi gibi yürütme mecalsizliğinde görülmektedir. Haziran’dan Eylül’e potansiyel uzanımların kurulabilmesi için Haziran kitlelerine yeni ve devrimci siyaset ve örgüt tarzlarıyla yönelmek zorunda olunduğu açığa çıkmıştır. Şimdilerde kendini tümüyle seçimlere gre organize etmekte olan Türkiye solu Haziran’dan uzaklaşmaktadır.

Bu koşullarda kitle bilincinin kendi çıkış yollarını arayacağı apriori’dir. Kitleyi koruyamayan, aksine kitleye yönelik devlet saldırılarına gerekçe oluşturan kaba devrimci tarzların bu arayışa cevap olması pek mümkün görünmemektedir. Hareketimizin ideolojik ve siyasal etkilerine daha açık bir alan oluşmaktadır. AKP’nin ve Türkiye solunun el birliğiyle yürüttüğü hareketmizi itibarsızlaştırma kampanyalarının yapımızın gelişmesini kilitleyen etkileri giderek ortadan kalkmaktadır.

Ve işte bu temelde AKP’nn Hareketimize yönelimi yenilenmektedir. Bir yandan uyduruk ve klasik karalama argümanları, diğer yandan ceberut devletin her şeye hakim olduğu yönündeki tafraları yen bir kampanya eşliğinde piyasaya sürülüyor. Oysa açığa çıkan AKP’nin yetersizlikleri ve aczi olmaktadır.

AKP’nin, Hareketimizin Avrupa kadrolarına yönelik  operasyonel hazırlıklar içinde olduğu Hareketimizin yaptığı soruşturmalar neticesinde açığa çıkmıştı. MİT’in, Hareketimizin kadrolarına yakın alanlardaki lümpen, mafyatik, eski solcu tipolojiler üzerinde yaptığı çalışmalarla 250 bin Euro karşılığında bu kesimlerden seçilmiş unsurlar vasıtasıyla Hareketimizi terörize etmeye yöneleceğine dair bilgi ve veriler elimizde bulunmaktadır. Dahası bu süreçlerin MİT adına Sabah gazetesinin Almanya bürosunca geliştirileceği bilgisi de elimizde bulunmaktadır. Neticede bu bilgiler ışığında alınan tedbirler itibariyle TC’nin Paris’te uygulamaya soktuğu türden fiili yönelimlerden Hareketimizi ve kadrolarını şimdiye kadar uzak tutmayı başarabildik.

Bu haber dizisiyle anlaşılmaktadır ki, Hareketimize yönelik fiili saldırı girişimlerinde başarılı olamayan AKP gericiliği yeniden Hareketimizin kadro, taraftar ve siyasal kimliğini hedef alan itibar infazlarına yönelmiş durumdadır.

Bezirgan gericiliğin pek alışık ve hazırlıklı olmadığımız tarzlarda yönelttiği itibarsızlaştırma kampanyasının, statükonun koruyucu unsuru halindeki kimi aydınların ve sosyalist yapıların gönüllü alıcı ve yayıcı olmalarıyla kıramadığımız bir etkinliğe kavuşması, biliniyor ki, Hareketimizin bugüne kadar ki gelişimine önemli oranda ket vurdu. Hareketimizin örgütlenme ve pratik faaliyetteki verili düşük düzeyine karşın, AKP’nin, karşı devrimin bütün araç ve yöntemleriyle en üst düzeyde üzerimize yönelmesi, bir yandan zayıflığımızı, diğer yandan gücümüzü gösteriyor.

Zayıflığımızı gösteriyor; çünkü topyekün bir saldırıyla bizi tüketebileceğinin hesabını yapabiliyor. Örneğin Kürt özgürlükçülüğüne karşı böyle bir hesap devre dışıdır. Türkiye sosyalist hareketinin büyük kesimleri ise böyle bir hesaplaşmanın kendiliğinden dışında durmaktadır.

Gücümüzü gösteriyor; çünkü siyasetin maddi parametreleri itibariyle bütün düşük düzeylere rağmen AKP gericiliği Devrimci Karargâh’ta kendi düşmanını görüyor. Onun potansiyel gücünü maddeleştirmesinden korkuyor. Devrimci Karargâh’ın statüko dışı duruşunu ve statüko düşmanı kimliğini kendine yönelik tehdit görüyor. Bunu elbette Devrimci Karargâh’ın verili gücü üzerinden değil, Gezi direnişiyle yükselen devrimci ruhun statükonun sosyalist yapılarında yırtılmalara, zeminsel kaymalara yol açacağı endişesi üzerinden görüyor. Bu eğilimleri, Devrimci Karargâh’ın nöbette olduğu devrimci savaş hattına doğru yönelmekten uzak tutmak istiyor. Bu yüzden Devrimci Karargâh’ın kendini konumlandırdığı alanı Devrimci Karargâh üzerinden operasyonel, propagandif ve hukuksal saldırılar altında tutuyor. Suikastler planlıyor, haber dizileri yapıyor, Devrimci Karargâh yargılamasını tehdit olarak kullanıyor, sosyalist ve demokratlara MİT’in kendileri hakkındaki niyetlerini hatırlatıyor.

Ve bütün bunları yaparken elbette Devrimci Karargâh’a düşmanlığının en temel nedenlerinden biri olarak, Hareketimizin Kürt Özgürlükçülüğüne yönelik yoldaşça yakınlığı olduğunu ifade etmekten geri kalmıyor. Devrimci Karargâh’ın bir gurur vesilesi olarak gördüğü bu yakınlık, AKP’nin Hareketimize yönelik düşmanlığının kışkırtıcısı oluyor. Haber dizisinde örüldüğü gibi, bu nedenli düşmanlığını en üst düzeyde göstermek için sürekli kendine fırsat yaratıyor. Böyle yapmakla, Barış sürecinde açığa çıkan kimi farklılaşmalar üzerinde oynayarak Kürt halkının barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaratmaya çalıştığı ayrımlarda, Türkiye sosyalist örgüt ve eğilimlerinin Kürt Özgürlükçülüğünün sömürgeci statükoyu reddeden, aksine bunu değiştirmeyi gündemine alan devrimci çizgisiyle bugünkünden daha ileri siyasal beraberlikler geliştirmesine asla göz yummayacağını, bu tür yönelimlere karşı statükonun hukuksal çerçevesini daha da daraltacağını ilan ediyor.

Ancak AKP ne yaparsa yapsın siyasal konjonktürü takip edenler açısından AKP için denizin bittiği saptaması ortaklaşılan bir saptama haline dönüşmüştür. AKP’nin bütün saldırıları ömrünü uzatma gayretidir. Haliyle daha hırçın olacağı beklenmelidir ama yeni haber dizisinin gösterdiği üzere bu saldırıya artık katacağı hiçbir yenilik yoktur. Barutu tükenmiştir.

Siyasal sürecin bu yönü itibariyle, Türkiye sosyalist hareketi artık AKP’yi aşmayı değil, toplumsal muhalefeti AKP sonrası oluşacak statüko rönesansının ötesine nasıl taşıyacağını tartışmalı, hazırlıklarını buna göre geliştirmelidir. Ancak ne yazık ki bunun en ufak bir işareti görülemediği gibi, statükoyu güçlendirici eğilimler giderek belirginlik kazanmaktadır.

Türkiyeli devrim kendi taktiksel ve örgütsel hattını belirlerken Hareketimiz hakkında yapılan bu haber dizisine bir Kızılderili saflığı içinde “beyaz adamın dediği kötüdür” yaklaşımında bulunmayı başarsa bu bile bir iç ihtilalin başladığının işareti olacaktır.

Gözleyeceğiz; Türkiye sol, sosyalist, aydın birikimi eski itibarsızlaştırma kampanyasının yeni sürümüne dahil mi olmayı mı yoksa statükonun dışında yer almayı mı tercih edecektir? Bu basit tercih bile  Türkiyeli devrimin önündeki  yolu daha somut ölçeklerde tarif edebilmek için yardımcı olacaktır.

Biz ise, bizi bulunduğumuz yerden daha ileriye götürecek başka yollar,  patikalar bulma imkanı tükendiği sürece “yol” işçiliğimize devam ediyoruz.


Ya yeni bir yol açacağız! Ya yeni bir yol açacağız!


YAŞASIN TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN DEVRİMLERİ!


YAŞASIN DEVRİMCİ KARARGÂH!

20 Ekim 2013

Önceki İçerikDevrimci Karargah 17 nolu Bildiri
Sonraki İçerikDevrimci Karargah 19 nolu Bildiri